Kariyer | Konular | Kitaplık | İletişim

İş ve Özel Yaşamda Başarısız Olmanın Beş Garantili Yolu!

Şirketlerde farklı seviyelerde bulunan insanlarla çeşitli ortamlarda birlikte çalıştığım için, ister işyerinde, ister evde olsun, kişisel ilişkilerde başarısızlığın beş ortak nedenden kaynaklandığını gözlemledim. Bunlar şöyle:

*Sürekli kendiyle meşgul olma
*Acele varsayımlar
*Olumsuz yaklaşımlar
*Beğenilme arzusu
*Nezaketsizlik

Sürekli Kendiyle Meşgul Olma

Hiç kimse, "Ben büyüğüm" takıntısına sahip biriyle uğraşmak istemez. Ben merkezci insanlar, konuşmayı tekellerine alırlar ve her zaman konuyu kendi fikir, yetenek, başarı ve gündemlerine geri getirirler. "Ben büyüğüm" anlayışına o kadar kapılmışlardır ki başkalarının çıkarlarını düşünecek zamanları yoktur.

Başarı'da "ben"e yer yoktur. "Ben" yerine "sen" anlayışına sahip olmadığımız sürece, iş ve insan ilişkilerindeki başarı skorumuz sıfıra yakın olacaktır. İnsan etkileşimlerinde en iyi kural, binlerce yıl öncesine dayanır: "Ne ekersen onu biçersin." Günümüzde başarıya ulaşmanın en garantili yolu, başkalarının ne istediğini bulmak ve bunu sağlamanın yollarını aramaktır. İster sağlıklı ve uyumlu bir ev ortamını korumak isteyin; ister mal ve hizmet satın; isterse hırs ve vizyon sahibi bir işgücü oluşturun; bu kural geçerlidir. Başkalarına odaklanabilmek, öğrenilebilir bir özelliktir. Olgunlukla birlikte doğal olarak kazanılır.

Acele Varsayımlar

Sonuç almak için acele eden insanlar, nadiren başarıyı yakalarlar. Çoğu zaman, insanları ve koşulları, yüzeysel görünümlerine bakarak ve arka planda neyin olduğunu araştırmadan önden yargılarız.

Eski püskü giysiler giymiş orta yaşlı bir adam, bir Chrysler bayiine girer. Satış elemanları, onu görmemezlikten gelirler. Nihayet, bayinin sahibi, adamın yanına gelir ve ona yardım edip edemeyeceğini sorar.

- "Şu araba kaça?" diye sorar adam, Chrysler’in en pahalı modelini işaret ederek.

Bayi sahibi, fiyatı söyler.

- "Bir tane alıyorum," der müşteri.

- "Harika" der bayi sahibi. "Peki, parayı nasıl ödeyeceksiniz?"

- "Bir çek yazacağım," der adam.

Ve yazar. Yeni arabası ona sunulduğunda, bayi sahibine bir kez daha döner.

- "Bu arada," der; "çöp kamyonu satıyor musunuz?"

Bayi sahibi, adama Dodge marka dört çöp kamyonu satar. Adam, yerel bir inşaat firmasının sahibidir.

Dış görünüm, aldatıcı olabilir. Başarı, her zaman lüks markalar giymez. Kot pantolon, atlet, iş eldiveni, etek yada bluz da giyebilir.

Olumsuz Yaklaşımlar

Bazı insanlar vardır; sürekli bir yağmur bulutunun altında yürürler. Nereye giderlerse gitsinler, işleri ters gider.

Bazı kimseler, yağmur yağdırmada uzmandırlar. Olumsuz yaklaşımları nedeniyle kötü şans peşlerini bırakmaz. İşlerin ters gideceğini bilirler ve bu inanç, kendi kendini doğrulayan bir kehanete dönüşür.

Bir keresinde, yaşamın sürekli kaybeden tarafındaymış gibi duran bir arkadaşıma "Neşelen" dedim. "Daha kötüsü olabilirdi."

- "Biliyorum" dedi. "Bir defa neşelendim ve kesinlikle işler daha kötüleşti."

- "Dinle," dedim. "İyi birşeyin olacağına inanırsan, iyi birşey olur. Senden yarın harika bir gün geçireceğine inanmanı -gerçekten inanmanı- istiyorum."

Bir sonraki günün sonunda arkadaşımı arayarak gününün nasıl geçtiğini sordum.

- "Kötü," dedi. "Tam beklediğim gibi."

Bir başka arkadaşım da tamamen zıt bir karaktere sahipti. Kafasına bir ton gübre dökülse, "Düşünsene, bu gübreler çileklerim için ne kadar iyi olacak!" derdi.

Hava nasıl olursa olsun, içinde bulunduğu koşullar ne olursa olsun, bu arkadaşıma gününün nasıl geçtiğini sorduğunuzda, "Bugün hayatımın en güzel günü," derdi.

Bir keresinde ona sordum: "Seni ne zaman görsem, hayatının en güzel gününü yaşıyorsun. Bunu nasıl beceriyorsun?"

- "Dün, bir daha asla geri gelmeyecek. Yarın ise henüz benim değil. Bugün, sahip olduğum tek gün. Bu da onu hayatımın en güzel günü yapıyor," derdi.

Bu arkadaşım, birkaç yıl önce öldü; ama eminim, onun ödülü, her gün hayatının en güzel gününü yaşayacağı bir sonsuzluk olacak.

İnsanlar, ikinci bahsettiğim arkadaşımı çok sever; birinci bahsettiğim arkadaşımdan ise kaçarlardı. Birinci bahsettiğim arkadaşımın yakınında olduklarında, kendilerini yıldırım çarpacağından ya da üzerlerine bir ağaç düşeceğinden korkarlardı. Ve bu gerçekten olabilirdi.

Beğenilme Arzusu

İnsanların sizi beğenmelerini istemek doğaldır. Arkadaşlarımızdan güç ve ilham alırız. Arkadaşlığın sıcaklığı, büyük bir moral yükselticidir. Ama, arkadaşlığı satın almaya çalıştığınızda, ürünü ucuzlatırsınız. Kendinize saygınızı kaybedersiniz. Başkaları da size saygı duymazlar.

Yüksek standartlar oluşturup bunlara uygun hareket ettiğinizde saygı görürsünüz.

Nezaketsizlik

Bazı insanlar, uçlarda dolaşırlar. Bilerek insanların sözlerini keser ve başkasının duygularına saygı göstermeksizin akıllarında ne varsa pat diye söylerler. Dünyanın kendi programlarına göre döneceğini düşünürler. Dolayısıyla, randevularına istedikleri zaman gelirler. Başkalarını bekletmekten rahatsızlık duymazlar. Onlar için taviz vermek, zayıf insanların işidir ve diplomasi, yalnızca manipülasyon amaçlı olduğunda faydalıdır.

Bu tür insanlar, bir süre için zorlaya zorlaya başarıya ulaşabilirler. Ama, tersliklerle karşılaştıklarında ve kendilerini destekleyecek birilerine ihtiyaç duyduklarında, sempati duymaktan ziyade oh olsun diyen kişilerle yüz yüze gelirler.

Nezaket, iş dünyasında sorunları aşmanızı sağlayan önemli bir faktördür. Satışta, yönetimde ve kişisel ilişkilerde başarıya giden yolu kolaylaştırır.

Yazar: Nido Qubein

TURİZM SEKTÖRÜNDE İLGİNÇ İŞLEYİŞ

Turizm Sektöründe ilginç bir işleyiş söz konusu.1998 Yılında Üniversitedeki Sayın Hocam Yrd.Doç.Dr Ahmet BAYTOK ile bir söyleşimizde aynen şu cümleleri kullanmıştı.''Turizm sektöründeki eğitimsiz,kişiliksiz insanlar yüzünden bu işi bıraktım.Sürekli olarak bir ayak kaydırma yarışı,aman Allahım o ne hız,Ayak kaydıran kaydırana,Bir yerlere gelmek uğruna yalan söyleyen ve hatta rakiplerini haksız ithamlar ile karşı karşıya bırakan insanlar.İşte bütün bu nedenler beni Öğretim görevlisi olmaya itti.'' O dönemlerde sektörde deneyimim olmadığı için bu konuyu tam idrak edememiş olmalıyım ki Sektörde büyük bir azimle çalıştım.Ve zaman içinde anladım ki Sayın Hocam gerçekten haklıymış.1998 yılından Üniversiteyi bitirmiş olduğum 2000 yılı yaz sezonu sonuna kadar sürekli Turizm İşletmelerinde çalıştım.Ve İnanır mısınız bu süre içerisinde hiçbir Turizm işletmesinde Sigortam yapılmadı.Tabi o zamanlar iş bulalım ama nasıl olursa olsun düdşüncesi içerisindeydik.Yani İşletmeler bizim bu durumumuzdan yararlandılar.Bu ne kadar etikti.Tartışılır.Bununla birlikte çalışma saatleri 12, bazen 14 saate kadar çıkabilmekteydi.Öğrenci olmamızdan mı? bilmem,Bu konularda sesimizi çıkararamamız,sessiz kalmamız,saygı değer işverenlere kazandırdığı için, bizler için olumlu referans vermelerine neden olmaktaydı.Zaman içerisinde Haklarımızı öğrenmemiz,sorup,soruşturmamız biz değerli turizm çalışanlarınında sesini çıkarmasına neden oluyordu.Örneğin Turizmin kendi tabirleri ile ...liğini bildiklerini iddia eden Önbüro Müdürleri ,çalışanları kendi işlerini gördürmek amacı ile hep bir alt kadrolarında çalıştırmak istedikleri personele hep''Seni yetiştireceğim,bak bizim başka otellerimizde var''ya da'' Şirket seneye yeni otel kiralayacak seni oraya müdür yapacağım.''gibi yalanlar söylerler.Oysa bu kişiler Front Deske çıkmaya korkan,elleri titreyen,Bir yabancı dili bile konuşmaktan aciz yalancılardır,Ve İnsanları kullanarak,yalanlar ile geldikleri mevkileri korumak amacı ile her türlü yola başvururlar.İşte sektörden bu pislikleri temizlemek gerek.Ayrıca büyük Turizm Duayenleri vardır ki,Gazetelerde,televizyonlarde ,hatta ineternetteki sitelerde isimleri böyle geçer.Arka planda yapmadıkları haksızlık kalmaz.İşte bu tarz insanları Turizm çalışanları yüceltir.Nasıl mı? Bu adamlar turizm çalışanlarının SSK'sını ödemezler.Maaşlarını ödemezler.Varsın turizm çalışanın siz değerli Turizm duayenlerine sadakası olsun.

Bir İlginç nokta daha var ki,bu nokta işte en ilginci;

Şimdi bir işletmede iki veya üç yıl çalışmışsınız ve birden bire işten çıkarılıyorsunuz yada haklarınızı alamadığınız,çalışma şartlarınız iyileştirilmediği için siz ayrılıyorsunuz,Yeni bir işe başvurduğunuzda ayrıldığınız işyeri hakkınızda olumsuz referans vermekte.

Eh be kardeşim,bu adam iki sene zarfında iyiydi.Şimdi Haklarını aradığı için mi kötü oluyor?

Niçin ekmeğine taş koymaya çalışıyorsunuz.

İşte bu yollarla Türkiye kaybediyor.Kalifiye,Eğitimli iş gücü sektörden kaçıyor.tıpki Ahmet Hocam gibi,Üniversitede Turizm Bölümünü bitiren ve bu işi yapmayan onlarca arkadaşım gibi.İşveren belki kısa vadede kazandığı para için seviniyor.

Ama eğitimli kalifiye Personeli kaçırarak bindiği dalı kesiyor.ayrıca Ahlaka önem veren bir toplum için bu davranışlar hiç etik değil.

Şimdi bir soru:Aç olduğu için bakkaldan ekmek çalan mı daha hırsız,Yoksa İşçisine şu yukarıda anlatıığım şekilde davranan mı?

Eğitim insan hayatında elbette önemli.Yanlız Ahlakla birlikte değerlendirilmediğinde topluma zarar veriyor.Gerçekten eğitimli ve ahlaklı insanlarda bundan zarar görüyor.

Turgay GENÇ

10.08.2007


Kategoriler

- Başarı - Eğitim - Kişisel Gelişim - Hedef - Ticaret - Muhammed Bozdağ - İletişim - Nasihatler - Kariyer - Dua - Para - istemek - çalışmak - İslam - Abdülhamid Han - iş hayatı - Haber - Ekonomi - Osmanlı Sultanları - Rizik - Karar - Meslek - Osmanlı - Zaman Yönetimi - şükür - Motivasyon - Liderlik - Hedef Belirlemek - II. Abdülhamid Han - alışveriş - Para Kazanmak - istek - Arastirma - Osmanlı Devleti - yaşam - çalışmanın hedefi - Kriz - Hikayeler - Sorumluluk - İşsizlik - özgüven - Dünya Hayatı - Zaman - Nimete şükretmek - İslami ölçüler - içtenlik - duanın kabulü - İmaj - Modelleme - Helal Kazanç

MollaCami.Com