Kariyer | Konular | Kitaplık | İletişim

Başkalarını Çekemeyenler

Kıskançlık duygusu içerisinde isteyenler, ayrımcıdırlar, bölücüdürler ve reddedilirler. Kucaklayıcı bir kalple ve paylaşmak isteyen bir hisle isteyenler, kabul edilirler.

"Okulun en başarılı insanı ben olayım." diyen öğrenci, başarısını diğerinin başarısızlığına dayandırır. "En iyisi benim olsun!" demek kıskançlık; "Sadece benim olsun!" demek bencilliktir.

Birbirimizi kıskandığımızda, anne babalarının kardeşleri arasında ayrımcılık yapmalarını bekleyen bencil çocuklara benziyoruz.

Evrenin Sahibinden başarı isterken, gecelerini yakarışlarla dolduran diğer insanları da dikkate alıyor muyuz? Aynı güzel çiçeği isteyen kalp, sadece bizim kalbimiz değildir. Belki de umduğumuz ödülü almayı, bizden daha içten çalışan bir başka arkadaşımız hak etmiş olabilir. Arzuladığımız göreve atanmayı en fazla hak edenin biz olduğumuzdan emin miyiz?

Kıskanmaksızın istemek çok zordur. Herkese sunulan İlâhî ikramdan sevinç duymak, yüksek bir ruh hâli gerektirir. Kabul edilen dilekler de, böylesine yüksek bir ruh hâline sarılan gönüllerden çıkacaktır.

Parçalanırcasına savaştığım en çirkin nişlerimden birinin kıskançlık olduğunu bilirim. Ben şahsen, öz kardeşimle ikimizi çocukluğumuzda ölümüne savaştıran kıskançlığa açtığım savaşı hâlâ bitiremedim.

Bu ruhsal virüsün saldırısına uğradığım yıllarımı analiz ediyorum: Kendime rakip gördüğüm insanların beni ilerleyip geçmelerinden rahatsızlık duyuyordum. Birilerinin benden daha iyisini yapmasından acı çekiyordum. Kıskançlığım, dostlarıma yakınlaştıkça şiddetleniyor; uzaktaki insanlara kaydıkça zayıflıyordu.

\ Bu çirkin duyguya savaş açtığımda, aynı virüsün çevremi de kuşattığını fark ettim. Çoğumuz çoğumuzu çekemiyormuşuz!

/ Başkalarıyla boğuşmayı terk ederek, bu ruhsal marazdan kurtulmak, afiyete kavuşmak istedim. Sonunda, kıskançlığın sırrını aradım ve buldum:

Başkasıyla rekabet edenler, kıskanırlar. Başkalarından takdir bekleyenler kıskanırlar. Gururlananlar, dünyevî değerlere itibar edenler, insanlardan takdir bekleyenler kıskanırlar. İlâhî sevgi ve rızadan, şefkat enginliğinden mahrum kalanlar kıskanırlar.

Bunu anladığımda kendime söz verdim. O zamandan beri, ruhumun en büyük savaşını vicdanımla kıskançlık arasında canlı tutuyorum. Kıskançlık öylesine inatçı bir virüs ki, küçülüyor; ama, zayıf bir anımda yeniden dinliyor. Onu bir türlü tamamen yok edemiyorum.

Afiyet, ruhsal bozukluklardan kurtulma hâlidir: Çekememezlik, gurur, aşağılama, nefret, cesaretsizlik ve kin gibi yıkıcı duygular, başlıca ruhsal bozuklukları oluşturuyor.

Yaşadığım savaştan büyük dersler çıkardım: Yaratıcımdan başka kimsenin takdiri için çalışmayacağım. Bana sunulan değerlerle gurur değil, şükran duyacağım. Kimseyle rekabet etmeyeceğim. Ben sadece benimle yarışacağım ve kendimle yarışımı son soluğuma değin sürdüreceğim. Hayata böyle baktığımda, ne denli huzur duyduğumu anlatamam.

Kıskanarak rekabet edenler, iki yüzlülüğe zorlanıyorlar: Güzel görünmeye, zekilik ve üstünlük numarası yapmaya teşvik ediliyorlar. İnsanın gerçek kimliğinin üzerine, sahte bir kimlik yerleştirmeye çalışması yorucudur, bunaltıcıdır.

Büyük insanları veya başarıları elbette örnek alacağız; ama, onlarla rekabet etmeyeceğiz. Onları aşmanın yolu, kendimizden daha iyi olmaya adanmaktır. /

Kıskançlık, yaşadığımız anda ve yerde, herkesten fazlasına sahip olma isteğinden doğuyor. "Başkalarından daha fazlasını isteyenler" başkalarının kendilerinden fazla almalarını istemeyenlerdir. Biz çok fazlasını isteyeceğiz. "Çok fazla" belki bir gün "en fazla" olabilir; ama, bu kıyaslamayı yapmamız gerekmiyor. Dostlarımız daha fazlasını istemedikleri için alamadılarsa, bu bizim suçumuz değil. Biz herkes için iyilik, herkes için başarı ve mutluluk istiyoruz.

Başkalarının refahının veya başarısının bizden aşağıda kalmasını istemek bencilliktir; merhametsizliktir. Kıskaçtık duygusu içinde isteyen, ayrımcılık yaptığı için başarıyı hak edemiyor. Diyelim ki biz ayrımcılık yapma cür'etine sahibiz. Fakat, evrenin Şefkatli Sahibi'nden ayrımcılık beklemek, Yaratıcının adaletine sığınan evreni öfkelendirir.

Vicdanlı anne evlâtları arasında ayrım yapamaz: Hiçbir baba, bir çocuğunu haksız yere diğerine tercih edemez. Ben hangi Adem'in evlâdı isem, Einstein da, Edison da, İbn-i Sina da, Farabî de onun evlâdıdır. Kardeşimin başarısını dilemem gerektiği gibi, Afrikalının başarısından da sevinmeliyim. Rahmet sadece benim kalbimde değil; tüm evrenin semasındadır.

O zaman dileklerimize dikkat edelim ve şöyle diyelim: "Ailem için istediğim mutluluğu komşularım için de istiyorum. Ben ne kadar huzurlu olmak istiyorsam, uzaktaki arkadaşımın da en az o kadar mutlu olmasını istiyorum. Biz hepimiz, aynı güneşin altında, aynı vadiyi şenlendiren çiçekleriz. Aramızdaki tek bir kokuşmuşluk, hepimizin imajını zedeler."

Bunu anladığımız sürece, sınavlarımız bizi endişelendiremez.

Başarısızlık bizi korkutamaz. Hatalarımızın bilinmesinden huzursuzluk duymayız. Girişimden çekinmeyiz. İsteklerimiz heyecanımızı baltalamaz. İstedikçe coşarız ve coştukça enerjiyle dolarak harekete geçeriz.

Biz, insanların verdiği onurun değil; Yaratıcının sunduğu değerin ardında olduğumuz sürece, İlâhî Rahmet ruhumun mahzun bırakılmasına izin vermeyecektir.

Dr.Muhammed Bozdağ


Kategoriler

- Başarı - Eğitim - Kişisel Gelişim - Hedef - Ticaret - Muhammed Bozdağ - İletişim - Nasihatler - Kariyer - Dua - Para - istemek - çalışmak - İslam - Abdülhamid Han - iş hayatı - Haber - Ekonomi - Osmanlı Sultanları - Rizik - Karar - Meslek - Osmanlı - Zaman Yönetimi - şükür - Motivasyon - Liderlik - Hedef Belirlemek - II. Abdülhamid Han - alışveriş - Para Kazanmak - istek - Arastirma - Osmanlı Devleti - yaşam - çalışmanın hedefi - Kriz - Hikayeler - Sorumluluk - İşsizlik - özgüven - Dünya Hayatı - Zaman - Nimete şükretmek - İslami ölçüler - içtenlik - duanın kabulü - İmaj - Modelleme - Helal Kazanç

MollaCami.Com