Kariyer | Konular | Kitaplık | İletişim

İşsizliğe mezun oluyorlar

İşsizlik, ülkemizde hep sorun oldu. Ancak şimdi, üniversite mezunu da, diplomasını alır almaz işsizler ordusuna dahil oluyor. Psikiyatrların, ‘İşsizlik hasta eder’ teşhisini koydukları sorunun çözümü de maalesef yetişkinlerde.
 
Üniversite gençliğini şu günlerde kara kara düşündüren şey, son yıllarda daha da artan işsizlik. İlk izlenimler, üniversite mezunu, dil ve program bilen bir gencin iş problemi yaşamayacağı yönünde. Oysa durum hiç de öyle değil. Özel kabiliyetler geliştirmeleri ve gelişen teknolojiyi yakalamalarının karşılığında az bir ücret talep edilmesinin istendiği bir ortam mevcut. Böyle bir ortamda gelecek kaygısı güden bir gencin başarıyı yakalaması ve doğru işi bulması zorlaşıyor.
 
A&G araştırma şirketinin 18 yaş ve üstü bin 836 denekle yaptığı araştırmada 18-27 yaş arasındaki gençlerin yüzde 39,5’inin arkadaşları arasında en çok gelecekleri hakkında konuştuğu tespit edildi. Gelecek endişesi taşıyan, okul bitince başvuru yaptığı işlerden olumsuz cevap alan, çevreden gelen baskı ve maddi imkansızlıklar sonucu bir süre sonra psikolojik rahatsızlıklar yaşayan gencin intihara kadar sürüklenebildiği bir gerçek. Hayallerinin bittiğine inanan genç, kendi mesleğinde tecrübe kazanıp ilerlemekten vazgeçiyor. Böyle bir durumda gerçek mesleğini yapamayan genç çaycılık, pazarcılık, ofis-boyluk ve temizlik görevlisi olarak çalışıyor ya da kolay yoldan para kazanmak isteyenler kervanına katılıyor. Pop-star yarışmaları elemelerinde oluşan kuyruklar hâlâ hafızalarda. Ünlü olmayı ya da loto oynamayı kurtuluş olarak görmeye başlayanların sayısı da bir hayli fazla. Daha korkuncu, bu hayal kırıklıklarından sonra oluşan özgüven eksikliği de onları amfilerden alıp iş yaşamının başarılı yolları yerine kahve köşelerine sürükleyebiliyor.
 
Sosyal güvenlik kapsamında çıkarılan yasalar ve yaşanılan ekonomik büyüme de istihdam piyasasında genel bir artıya yol açmıyor. Aksine genel işsizliğin yanında genç işsizlik, 2 kat daha fazla büyümeye devam ediyor. Bu tablo da Türkiye’nin sahip olduğu büyük gençlik potansiyelinin tehlike olmaktan başka bir işe yaramayacağı yönünde bir izlenim veriyor.
 
Aşırı çalışma ve düşük ücrette çalışan gençler, mevcut işlerini de kaybetme korkusu yaşayabiliyor. ‘Bu kadar işsiz varken, bir diğeri daha az maaşla benim yerime işe başlayabilir’ korkusu da başarılı olmasının önündeki bir diğer engeli oluşturuyor.
 
20 milyon öğrenciye sahip bir ülke her yıl 1,5 milyon yeni kişiyi çalışma hayatına veriyor. Sahip olduğu 77 üniversiteden her yıl 230 bin civarı öğrenci mezun oluyor. Bu genç nüfus, işsizlik sonucunda hem kişisel hem de toplumsal bir yaraya dönüşüyor. Avrupa’da da durum çok farklı değil. OECD ‘Standart İşsizlik Oranı’ raporunda genç işsizliğin Fransa’da yüzde 9,3, Almanya’da yüzde 9,1, Yunanistan’da yüzde 10, Polonya’da yüzde 18, Belçika, İspanya ve İtalya’da ise yüzde 20 olduğu belirtiliyor.
 
Eğitimle rahata ermek hayal
 
Cemal Dindar (Psikiyatr): Anti-psikiyatrinin öncülerinden Thomas Szasz, ‘Akıl Hastalığı Miti’ adlı kitabında, “Akıl hastalığı yoktur, işsizlik vardır.” der. Burada gerçeklik payı var. Eğer sağlıklılık tarifinde kişinin bedensel, ruhsal ve toplumsal olarak tam bir iyilik hâli içinde bulunması varsa, işsizliğin kişiyi ‘hasta’ edebilen bir süreç olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda, asgari yaşam koşullarını yerine getirecek maddi güçten yoksun kalma sonucunda yeterli beslenememekten, barınma olanaklarına kavuşamamaya değin birçok sonuç vardır. Bizim ülkemizde son dönemdeki değişimlerden biri de şu: Toplumsal sistem, yakın zamana değin eğitimi, rahat ve huzurlu bir hayata ulaşmak için ana yollardan biri olarak ayakta tutuyordu. Gençler, üniversitelerde iyi bölümlere giriyorlar, bitiriyorlar ve beyaz yakalılardan biri olabiliyorlardı. Şimdilerde istihdamı yaratanlar kendi üniversitelerini kurdular ve ihtiyaç duydukları elemanları kendileri ‘para karşılığında’ yetiştiriyorlar. Parası olan istediği diplomaya ulaşabiliyor. Eğitimle rahata ermek isteyen büyük kesim ise kendi kaderiyle baş başa kalmış durumda. Bu gençler ruhsal olarak ilk gençlik dönemlerinde büyüttükleri ‘iyi bir iş-iyi bir aş-iyi bir eş’e dair düşlerini kaybediyorlar ve her ‘kayıptan’ sonra olduğu gibi bu düşlerin ‘yasını’ tutmaya başlıyorlar. Önemli bir bölümü kendiyle ve çevresiyle çatışmalı bir kişiliğe bürünüyor, depresyon ve benzeri ruhsal rahatsızlıkların içinde kendilerini buluyorlar.
 
Çalışan değil, ‘konuşan’ Türkiye
 
Osman Altuğ (Ekonomist): Türkiye çok genç bir nüfusa sahip. İş bulamıyoruz bu gençlere. Yükseköğretimin sadece % 10’unu teknik ve sağlık eğitimi, 30’unu sosyal eğitim oluşturuyor. 10 kişi üretecek, 100 kişi yiyecek, 90 kişi konuşacak. Bunun adı ‘konuşan Türkiye’. Türkiye’de eğitim, üretim için değil. Etiket için, popüler olmak için. Şu soru sorulmadığından problem var. Soru, eğitim ne içindir? Üretim içindir. Başta yükseköğretim politikası yanlış, avutmaya yönelik. Üniversitelerde sağlık, teknik, bilişim, elektrik, elektronik eğitim az veriliyor; çünkü bunlar pahalı eğitim. O zaman bu pahalı eğitimden vazgeçiyor. Ucuz olan sosyal eğitim tercih ediliyor. Böyle olunca da sosyal alanda eğitim alan baştan işsiz oluyor. Envanterlerini yapması gerekir: Neyim var, neyim yok? Çok iyi lisan bilmesi lazım. Kendi kendilerine yapabilirler bunu. Yıldız olan ya da olmaya aday ülkelerin dillerini öğrensinler İngilizce, Rusça gibi. Kendilerini belli bir alanda yetiştirsinler. Peki ne yapılıyor? Bu konularla uğraşmak yerine ‘öğrenci türbanlı mı girsin, sakallı mı olsun?’la uğraşılıyor.
 
İşsizlik kamusal bir sorundur
 
Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu (Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü): Bu olgunun çeşitli nedenleri olabilir; ama sanırım en temelde ülkemizin “gelişmekte olan” bir ülke olması gerçeği vardır. Bu da iki anlama geliyor. Birincisi; ülkemizdeki üretim ve hizmet faaliyetleri içinde olan firmalarımızın ve tabii devletin işgücü ihtiyacı, mevcut genç nüfusu absorbe edebilecek genişlikte olmadığından doğal bir işsiz genç nüfus ortaya çıkıyor. İkincisi ise üretim ve hizmet faaliyetleri içinde olan firmalarımızın ve tabii devletin insan gücü ihtiyacına göre bir eğitim planlamasının yapılamaması konjonktürel bir genç işsizliği üretiyor. Bu sorunları aşmakta tabii ki gençlerin yapabileceği çok bir şey yok. Bu bir kamusal sorundur ve dolayısıyla da kamunun dahli gerekir. Tabii gençlerin de tercihlerini yaparken bu durumu dikkate alarak tercih yapmaları anlamlı.
 
Zaman- Genclik
TUBA ERTAŞ


Kategoriler

- Başarı - Eğitim - Kişisel Gelişim - Hedef - Ticaret - Muhammed Bozdağ - İletişim - Nasihatler - Kariyer - Dua - Para - istemek - çalışmak - İslam - Abdülhamid Han - iş hayatı - Haber - Ekonomi - Osmanlı Sultanları - Rizik - Karar - Meslek - Osmanlı - Zaman Yönetimi - şükür - Motivasyon - Liderlik - Hedef Belirlemek - II. Abdülhamid Han - alışveriş - Para Kazanmak - istek - Arastirma - Osmanlı Devleti - yaşam - çalışmanın hedefi - Kriz - Hikayeler - Sorumluluk - İşsizlik - özgüven - Dünya Hayatı - Zaman - Nimete şükretmek - İslami ölçüler - içtenlik - duanın kabulü - İmaj - Modelleme - Helal Kazanç

MollaCami.Com