Kariyer | Konular | Kitaplık | İletişim

İnsanlık Adına İtimada Muhtacız

Rusya’daki 1917 ihtilali anlatılırken; öldürülme korkusuyla dağlara kaçan insanların, tanımadıkları birini gördüklerinde ölmemek için öldürdükleri söylenir. Bu durum kaç sene yaşanmıştır ve hakikat payı nedir? O kadar önemli değil. Mühim olan mevzu insanlar arasında ciddi bir ahenk unsuru sayılan karşılıklı itimad sarsıldığında veya yok olduğunda ne kadar büyük facialara sebep olabileceğidir.

İçtimai bünye içinde, ciddi bir yeri bulunan güven, insanlara hakiki insanlık vasfını kazandıran unsurlardan sadece bir tanesidir. Ancak bunu kaybeden toplum, kendini her an muhafazaya mecbur hisseden insanlarla dolup taşmaya başlar. Aynı zamanda bu insanlar, her an saldırıya hazır demektir.

Hâlbuki bir toplumun, sağlıklı bir toplumun varlığı için huzur şarttır. Hiç kimse de kalkıp karşılıklı itimadın olmadığı toplumda huzurun varlığından söz edemez.

Sadece karşılıklı çıkarların düşünüldüğü ”Ver gülümü al gülünü” bir hayatın yaşandığı toplumlarda güven azaldıkça şüphe o nisbette artmaktadır. Her türlü gayri meşru kazanç yollarını meslek edinmiş cemiyette, adım başı cebinizi yoklamak, sağı-solu kolaçan etmek mecburiyetinde kalmak hiç de hoş bir şey olmasa gerek. Dünyada her zaman iki zıt kutup yaşandı ve yaşanacak; Bir uçta şimdi hayal ürünü diyebileceğimiz dilencisiz bir toplum, diğer uçta ise adres sorma karşılığında bile ücretsiz iş yapmayacak hale gelmiş insanlardan müteşekkil bir cemiyet... Yaşanmayan değerler o halleriyle hiçbir şey ifade etmezler. Bilinen bir misalle ifade edilecek olursa; en değerli hazinelere sahipsiniz ama bunları engin denizlerde kaybetmişsiniz. Artık boşuna gururlanıp böbürleniyorsunuz. Taa hazinelerinizi tekrar ele geçirinceye kadar.

Hiç yoktan, hayatı kendimize cehennem eyledikten sonra kaybettiklerimizi kazanmaktan başka bir çıkar yol da yok galiba. Aksi takdirde “Kendi hazinelerinden habersiz olanın başkasına avuç açması hazin ama kaçınılmaz.’’ denilen hale düşeceğimiz de muhakkak.

Peki, kaybolan bu hazinelerimizi tekrar nasıl elde edeceğiz? İşte burada ortak bir teşhis koymak ve tedavi yolu bulmak mecburiyetindeyiz. Üstelik bunları en ücra köşelerden en kalabalık yerlere kadar rahat bir uygulama imkânı olsun. Hatta insan yapayalnız kaldığı yerlerde dahi yasakçıyı gizliden gizliye hissederek her türlü kötülükten çekinmeye çalışsın. Bahsedilen ütopik şeylerden değildir. Eğer öyle sanılıyorsa hakiki insanlık vasfından birşeyler kaybettiğimizin ifadesidir. Çünkü bir daha silinmemek üzere öyle tarihi hadiseler oldu ki, bugün bile bütün canlılığını muhafaza ediyor. Ama dedik ya, hazineler ne kadar değerli olursa olsun insan bunlardan habersiz olursa...

Bütün bunlara rağmen, her gün artan nisbette karşılaştığımız itimada şayan hadiseler, bize ümit vererek hayat iksiri zerkediyor.


Prof.Dr. Harun AVCI


Kategoriler

- Başarı - Eğitim - Kişisel Gelişim - Hedef - Ticaret - Muhammed Bozdağ - İletişim - Nasihatler - Kariyer - Dua - Para - istemek - çalışmak - İslam - Abdülhamid Han - iş hayatı - Haber - Ekonomi - Osmanlı Sultanları - Rizik - Karar - Meslek - Osmanlı - Zaman Yönetimi - şükür - Motivasyon - Liderlik - Hedef Belirlemek - II. Abdülhamid Han - alışveriş - Para Kazanmak - istek - Arastirma - Osmanlı Devleti - yaşam - çalışmanın hedefi - Kriz - Hikayeler - Sorumluluk - İşsizlik - özgüven - Dünya Hayatı - Zaman - Nimete şükretmek - İslami ölçüler - içtenlik - duanın kabulü - İmaj - Modelleme - Helal Kazanç

MollaCami.Com