Kariyer | Konular | Kitaplık | İletişim

Medeniyet

Marifet, yabancı medeniyetleri körü körüne taklit değil, faydalı olanı alarak bünyeye adapte etmektir.

II. Abdülhamid Han Batı'nın bilim ve teknolojideki ilerlemesine hayrandır ve Osmanlı Devleti'nin bu alanda geri kaldığına üzülmektedir. Ve hatta Batı'daki Bilim ve teknolojideki ilerlemenin sebepleri ve teknolojideki yenilikleri ülkeye getirmek için öğrenciler gönderir. Ne yazık ki giden bu öğrencilerin çoğu Batı'nın bilim ve teknolojisini alacakları yerde Batılı ajanların tuzaklarına düşerler. Bu gençlerden bazıları ülkelererinin terakkisi için gönderdikleri Sultanlarını devirmek ve hatta öldürmek için çalışan İngiliz, Alman ve Ruslarla işbirliği yapmaktan çekinmeyecek ve nihayetinde kendisini tahttan indireceklerdir.

Sultan, Batı medeniyeti hakkında şunları söylemektedir: "Avrupa'nın medeniyetine (bilim ve teknoloji alandaki) daima takdir ederim. Fakat Hıristiyanlığı (kültürlerini) hiçbir zaman Müslümanlığa tercih etmedim ve üstün taraflarını da görmedim. Başkalarını gelişi güzel taklit etmekten hoşlanmadım. Marifet, bu medeniyeti kendimize uydurabilmektir. Ben bu medeniyetin iyi taraflarını hatta sarayıma getirdim. Yıldız'da cuma ve pazartesi geceleri, temsil-ler,konserler verilmesini emretmiştim." (88)

"Avrupa medeniyeti'nin en iyi taraflarını alıp, Şark kültürüyle karıştırmak suretiyle meydana gelecek ve olgunlaşacak yeni bir medeniyeti, bizde ancak gelecek nesiller görebileceklerdir." (89)

Gelişi güzel taklit felaket getirir.

Birinci Dünya Harbinin başında Başkumandan Vekili Enver Paşayı Beylerbeyi sarayına davet ederek şu tavsiyede bulunur;

"Oğlum Enver. 33 sene saltanat sürdüm! Padişahlığım müdde-tince ferdin hürriyetine, şahsiyetine daima taraftar idim. Fakat key-
femayeşe bir hürriyeti, gelişi güzel bir serbestiyi de hiçbir zaman hoş görmedim. Hele matbuatta (basında) pek revaçta görülen müstehcen resim ve yazılara sinsi fikirlerin hakim olmasına asla müsaade etmedim. Avrupalıların medeniyetini daima takdir ederim. Fakat Hıristiyanlığı hiçbir zaman Müslümanlığa tercih etmedim ve üstün tarafını da görmedim. Başkalarını gerişi güzel aklit etmekten hoşlanmam. Marifet bu medeniyeti kendi bünyemize uydurabilmektir. Ben de bu medeniyetin iyi taraflarını hatta sarayıma getirdim. Yıldızda Cuma ve Pazartesi geceleri, temsiller, konserler verilmesini emretmiştim. Garbın sanatkarlarını, bizzat sarayda hem seyrettim hem müziklerini dinledim. Bu toplantılara haremi, sultanları, damatları hatta harem ağalarımla kalfalarımı dahi davet ettim.Padişah olarak bu memleketin tarihinde ilk Meclis-ı Mesubam ben açtırdım. Fakat mebusların kafi derecede olgunlaşmamış olduğunu görünce aynı Meclisi ben kapattırdım.Bilir misin, Osmanıl Meclis-i Mebusanının verdiği ilan-ı harp kararı bize neye mal oldu? Bu Rus Harbi ile Balkanları, Rumeli'yi kaybettik, Mithat Paşa bu hususta çok ısrar etmişti. Harbin korkunç netayicini (neticesini) ça-64 bük gördüm. Plevnenin şanlı müdafaasına, Karsın kahramanca sa-• vaşına rağmen mağlup olduk. Rus orduları Ayastafanosa (Yeşilkö-ye) kadar geldiler."

"Bugün insanı alkışlayanlar, yarın onu paralamasını da bilirler!..."

Sultan anlatmaya devam ediyor: "Evet, Enver Paşa, şimdi siz de bir harbe girmiş bulunuyorsunuz. Fakat bu iş acele olmuş, hissiyata kapılarak memleket tehlikeye atılmıştı. İnşaallah devletimiz ve milletimiz için hayırlı ve şerefli biter. Fakat hafazanallah felaketli biterse, ister misin ki, bu da bize Anadoluya mal olsun? O zaman elimizde ne kalır? Hareket ordusu ile İstanbul üzerine yürüdünüz, muzaffer oldunuz, şehri zapttettiniz.Saraya kadar dayandınız, beni de hal'ettiniz...Unutmayın ki, emrimdeki kuvvetlere asla ateş etmemelerini, kan dökmemelerini bildirmiştim.Eğer bir mukavemet görseydiniz bu size pek pahalıya mal olacaktı. Ancak bu sayede hiç kimsenin burnu kanamamıştır. Fakat arkadaşlarınızın gözü hiçbir şeyi görmemişti. Tedbirlerimi beğenmediler.Beni kaldırıp bir paçavra gibi sokağa attılar.Üstelik 31 Mart hadisesini benden bildiler. Halbuki bunda hiçbir alakam yoktu. Asileri tahrik edenler elbet de vardı. Fakat bunlar asla saraya mensup kimseler değildi. Her devir-

de devletin düşmanları olacaktır. Bunları tahkiksiz, mesnetsiz kuru iftiralarla herkese bulaştırmak vicdanı bir hareket değildir. Beni en çok üzen şey, huzurumdan kovduğum bir insanı, beni saltanattan uzaklaştıran kararı tebliğe memur bir heyete katmanız olmuştur. Bu, Emanuel Karasudur. Bu Yahudiyi ne diye karşımıza çıkardınız? Bununla makam-ı hilafet vesaltanatı elin Yahudisine tahkik ettirdiniz. Selanikte bir mason locasının üstad-ı azamı olan bu kişi ile, Hazret-i Peygamberden beri el üstünde tutagelen hilafet, ancak bir Musevi-nin tebligatı ile Hanedan-ı Ali-i Osmanının bir rüknünden alınmış oldu. İftihar edebilirsiniz.Şimdi iktidardasın, neşen yerinde ve huzur içindesin. İstikbalin parlak görünmektedir. Fakat bütün bunlara güvenme oğlum, sana son bir nasihat vereyim: Bugün insanı alkışlayanlar, yarın onu paralamasını da bilirler!...Dikkat et!...Allah millete, devlete zeval vermesin!..." (90)

Ben Edebin Değil, Edepsizliğin düşmanıyım.

Abdülhamid Han'ın sadrazamlarından Halil Rifat Paşa torunu yazar Vedat Örfi Bey tarafından 1922 tarihinde neşredilen ve 72 sayfalık Abdülhamid Han'ın Beylerbeyi sarayında yazdığı bildirilen Hatıratından bir pasaj:

"...Beni Edebiyata düşman zan ve böyle ilan ederlerdi. Hayır! Ben edebiyatın değil, edepsizliğin ve üdebanın değil edepsizliğin düşmanıydım!...Ben edebiyata düşman olsaydım, Kemal Beye (Namık Kemal) vefatı gününe kadar kesemden maaş vermez ve oğlunu hizmetime almazdım. Ben edebiyata düşman olsaydım, Abdülhak •Hamid Beyi dolgun maaşlarla terfih ettikten sonra arasıra borçlarını vermek gibi hayrhahlıklarda bulunmazdım....Hayır, tekra ederim ki, ben üdebanın hakiki ve müşfik bir dostuydum.Eğer onlara düşman olsaydım benim de sokak ortalarında edip ve muharrir öldürecek adamlarım yok değildi!" (91)

Tasarruf

Zenginliğin Sırrı "Dikkatli bir muhasebe ve akıllı bir tasarruf

II. Abdülhamid han, çok sade bir hayat sürer, İsraftan ve gösterişten hoşlanmazdı.

Zenginliğinin sırrı dikkatli bir muhasebe ve akıllı bir tasarrufa borçlu olduğunu söylerdi.

Tahta geçişinden sonra uyguladığı muazzam tasarruf politikasıyla saray başta olmak üzere ülkedeki israfları kıstı. Sarayın masraflarını asgariye indirdi. Saray memurlarının sabah-akşam evlerine yemek götürmelerini dahi yasakladı. Valide sultanlara muhsus imtiyazları kaldırdı. Saray'ın merasim usulü ve teşrifatını sadeleştirdi. Galata bankerlerinin en zengini zeki ve kurnaz George Zafiri'yi kendisine mali danışman tayin etti.

Kendi şahsına ayrılan para miktarında indirim yaptı. Yıldız Sarayı masraflarının üçte birini kendi emlak gelirlerinden karşıladı. Kendisine ait işletmelerden 1902'de 8 milyon servet yapmış, bunu devlet haracamalarında kullanmıştı. (92)

Dış müdahalelere meydan vermemek için ve alacaklılara emniyetli bir çare olmak üzere Duyun-i Umumiye İdaresi'ni kurdu. Bu idare o dönemde devletlerin fiili müdahalesine kısmen mani olduğu için memlekete faydalı bir kuruluş olmuştu.

İktidarı süresince, Avrupa'nın politik kontrolünü sürekli red-66 detti ve bağımsız bir politika takip etmeye çalıştı. Dış güçlerin mü--* dahalesini önlemek gayesiyle dış borçları bir daha almamaya ve aldığı borçlan da vaktinde ödemeye, ülkenin öz kaynakları ile kalkınmaya özen gösterdi. Takip ettiği bu politika sayesinde devlet borçlarının dörtte üçü ödendi.

II. Abdülhamid Han, Kapitülasyonlar sebebiyle verimli bir vergi reformu yapmaya muvaffak olamadı. Vergilerin çoğu Müslüman tebaadan toplanıyordu. Gayri Müslim teba Batı'nın adeta şımarık çocukları haline gelmişler ve pazarlıkla çok az vergi vermeye çalıştılar. Adam başına senede 50 TL. ödemesi icap ederken 20 TL ödüyorlardı. (93)

Halkın Menfaatini düşünen yöneticiler iş başına getirilmeli.

Mister Tomson Sultan Abdülhamid Han'dan şunu nakleder: "Şahsi menfaatlerinden ziyade amme faydalarını düşünenleri işbaşına getirmek lazımdır. İlk vazifem devlet maliyesini yeni baştan tesis ve tanzim etmektir.Türkiye'den alacaklı olanların hakkını korumak, bunları temin için de ciddi surette tasarrufa riayet etmek şarttır. Ben bu sahada en iyi misal olacağım." (94)


Kategoriler

- Başarı - Eğitim - Kişisel Gelişim - Hedef - Ticaret - Muhammed Bozdağ - İletişim - Nasihatler - Kariyer - Dua - Para - istemek - çalışmak - İslam - Abdülhamid Han - iş hayatı - Haber - Ekonomi - Osmanlı Sultanları - Rizik - Karar - Meslek - Osmanlı - Zaman Yönetimi - şükür - Motivasyon - Liderlik - Hedef Belirlemek - II. Abdülhamid Han - alışveriş - Para Kazanmak - istek - Arastirma - Osmanlı Devleti - yaşam - çalışmanın hedefi - Kriz - Hikayeler - Sorumluluk - İşsizlik - özgüven - Dünya Hayatı - Zaman - Nimete şükretmek - İslami ölçüler - içtenlik - duanın kabulü - İmaj - Modelleme - Helal Kazanç

MollaCami.Com