Kariyer | Konular | Kitaplık | İletişim

Kazanımlarına Şükretmeyenler

İsteklerimiz kabul edilerek bize sunulduğunda, onları çok önemsememiz ve değerlerini şükürle takdir etmemiz gerekir. Elde ettikten sonra unuttuklarımız geri alınacaktır.

İklerimizi almaya lâyık olmak istiyorsak, bize verilmiş olanları kaybetmeyi hak etmemiş olmalıyız. Şükürsüzlüğümüz yüzünden elimizdekiler tek tek geri alınacaksa, yeni isteklerimiz de reddedilecektir. "Alamıyorum, yapamıyorum, kazanamıyorum, başaramıyorum..." diyenler... Zaten almış oldukları nedeniyle sevinç duyuyorlar mıydı; şükrediyorlar mıydı?

Evrenin Sahibi istediklerimizi verirse, aldıktan sonra değerlerini bilecek miyiz? Bilmeyeceksek, büyük ihtimalle alamayacağız. Şaşkın işçiye benzemeyelim: Patron tembel elemanını işten atmaya karar vermiş; eleman ise maaşına zam niyetiyle patrondan randevu istiyor.

İki kişinin evlenmek istekleri kabul olur; yıllar sonra bu iki kişi kavga etmeye başlar. Başkaları, peşinden koştukları işe kavuştuktan sonra, işlerinden kaytarmanın yollarını aramayı düşünür. Diğerleri ise, susuzlukları giderilinceye kadar iki büklüm muhtaçtır. Bir de kana kana içtikten sonra, bilinçlerinde suyun değeri kalmaz.

Şerife-Naim ailesi, çocukları Kaan'la birlikte büyük bir süper-markette geziniyordu. Aradan uzun dakikalar geçtikten sonra, Şerife bir an Kaan'ın elinden tutmadığını fark etmişti. Anî bir kalp çarpıntısıyla, kendisini korkudan bayılacak gibi hissetmişti. Öteye beriye koşarak aradığı Kaan'ı bulamayınca telâşa kapılmıştı.

Ne dediğini, nasıl yalvardığını bilemeden, dakikalar boyunca can havliyle bir uçtan bir uca gidip gelerek Kaan'ı aradı. Kaan'la birlikte bütün geçmişi gözlerinin önünde canlandı. Kaan'ın bebeklik günlerine geri gitti.

Kaan ağlıyor, gürültü koparıyor, strese giren Şerife, Kaan'ı öfkeyle susturmaya çalışıyordu. Kaan hemen her gün azar işitiyordu. Hele babası her akşam eve geldiğinde, Kaan korkudan bir köşeye çekilip susuyordu. Şerife ve Naim Kaan'ı kucaklarına alıp, ona gökteki yıldızların Sahibini anlatmamışlardı. Ona kış geldiğinde, çiçeklerin ve böceklerin nereye gittiğinden hiç söz etmemişlerdi.

Bu olay, anne Şerife için bir rüyaydı. Ancak her anne böylesi büyük uyarıları sadece rüyalarında almayı hak etmeyebilir. Bazılarının imtihanı çok çetindir. İslâm Peygamberinin (asm) şu uyarısını dikkate alalım: "Dikkat edin! Şükredilmeyen nimetler öldürücü ve yok edicidir." 55

Bir annenin küçük kızı 20 santim derinliğindeki su kanalında boğuldu. Bir başka annenin candan evlâdı, mahalledeki kuyuya düşerek vefat etti. Bir babanın çocukları gecekondularını kuşatan yangına kurban gittiler. Bir ailenin sevimli çocuğu, zalim bir savaşçının kurşunlarına hedef oldu...

Kaderin Sahibinden, hayatımızı ışıklandıracak güzellikler isteriz; O, ikram eder. Ruhumuzu teskin edecek eşler isteriz; O, verir. Adımızı onurlandıracak evlâtlar dileriz; O, bağışlar. / Rahat bir geçim dileriz; O, cömertçe sunar; ama, biz nankörlük ederiz.

"İşim var, yoğunum!.." diyerek evlâtlarının kalplerini mahzun bırakan insanlar nankördürler. Her gecenin uykusuna yatmadan önce, Evrenin Sahibinin kendilerine sunduğu rahat geçimi, temiz çocukları, huzurlu evlerini düşünerek içtenlikle teşekkür edemeyen insanlar nankörlük yapıyorlar.

Nihayet Şerife süpermarketin dışına çıktı. Hemen kapının önünde yarısı kaldırıma çıkmış bir otomobil duruyordu. Yanında toplanmış polisleri, ambulansı ve birbirlerine bir şeyler anlatan insanları gördü. Yerde kan vardı. Sonra Kaan'a geçen hafta aldıkları ayakkabılardan tekini gördü.

Şiddetli, titretici bir çığlıkla kanlı ayakkabıya koşuyordu ki, film kopuverdi. Terler içerisinde yatağından fırladı; kendine gelince de Kaan'ın odasına koştu. Kaan uyuyordu.

Ertesi sabah zekâtlarını hesaplayıp verecek fakir aramaya başladılar. Kaan için bir kurban kestiler. O günün akşamına kadar bütün bir geçmişin muhasebesiyle meşgul oldular.

Bize cömertçe sunulan güzellikleri hak ediyor muyuz? Eşimizin değerli bir yardımcımız olduğunu bilmemiz için, ıssız kış gecelerinde kimsesiz kalmak zorunda mıydık? Hayatın değerini hissetmemiz için, savaşın kapılarını çaldığı toplumlar gibi, can güvenliğinden yoksun gecelerle mi eğitilmeliydik? Evlerimiz bombalarla başımıza mı yıkılmalıydı?

Aradığımızı elde edinceye kadar dualar dilimizden düşmüyor; ama, istediğimiz verilince de şükrü de unutuveriyoruz. Oysa mahrumken nasıl da dua ederdik. Kazanmak zorunda olduğumuz bir sınavın öncesinde nasıl da yalvarırdık!.. Sevdiğimize kavuşmak için nasıl da ağlayışlarla geçirdiğimiz uykusuz geceler yaşardık...

İstediğimiz bize sunulmuştu yıllar önce... İşte eşimiz, işte işimiz, işte evlâdımız, işte makamımız, işte sınavımız... İşte yalvarıp isteyip durduğumuz her şey... Peki yıllardan beri nerede teşekkürümüz?.. Nerede memnuniyetimiz? Nerede bunları bağışlayana sevgimiz ve bağlılığımız? Ne oldu o eski isteklerimize? Artık istemiyor muyuz? Şerife annenin rüyasında yaşadıklarını kim gerçek hayatta yaşamayı hak etmek ister?

Biz böyleyiz işte. Yaratıcı nankörlüğümüzü yüzümüze şöyle vuruyor: "Biz insana nimet verdiğimizde, şükürden yüz çevirir, başını alır, uzaklaşır. Fakat kendisine sıkıntı dokununca, bir de bakarsın, uzun uzun yalvarır durur." 56 Sonra
şöyle diyor: "Kullarımdan gereği gibi şükredenler çok azdır."57

Eğer istediklerimiz bize sunulursa, bir zamanlar onlar için yalvardığımızı unutacak mıyız? İçtenlikle teşekkür etmeyi ihmal edecek miyiz? Yoksa elimizdeki emanetlere duyarsızlaşarak, onları değersizleştirecek miyiz? Bize sunulan her değer, Evrenin Sahibinin birer aziz eseridir. Aziz bir eserinizi nankör bir insanın emanetine verir misiniz? Yaratıcı bize neden versin? Gereğini yerine getirmeyeceğimiz sorumluluğu istememiz doğru olur mu?

55 A.g.e., Hadis no: 7197
56 Kur'an; 41: 51 Kur'an; 34: 13

Dr.Muhammed Bozdağ


Kategoriler

- Başarı - Eğitim - Kişisel Gelişim - Hedef - Ticaret - Muhammed Bozdağ - İletişim - Nasihatler - Kariyer - Dua - Para - istemek - çalışmak - İslam - Abdülhamid Han - iş hayatı - Haber - Ekonomi - Osmanlı Sultanları - Rizik - Karar - Meslek - Osmanlı - Zaman Yönetimi - şükür - Motivasyon - Liderlik - Hedef Belirlemek - II. Abdülhamid Han - alışveriş - Para Kazanmak - istek - Arastirma - Osmanlı Devleti - yaşam - çalışmanın hedefi - Kriz - Hikayeler - Sorumluluk - İşsizlik - özgüven - Dünya Hayatı - Zaman - Nimete şükretmek - İslami ölçüler - içtenlik - duanın kabulü - İmaj - Modelleme - Helal Kazanç

MollaCami.Com