Kariyer | Konular | Kitaplık | İletişim

Üniversiteye Öğrenci Seçiminde Dikkate Alınan Özellikler


Üniversiteye girişte uygulanan sınav sistemi, öğrencinin akademik yeteneğini ( soyut konuları öğrenme gücünü ) ve okul başarısını ( bilgisini ve çalışma disiplinini ) değerlendiren bir yapıdadır.
Öğrencinin okul başarısı da okuduğu okuldaki öğrencilerin Öğrenci Seçme Sınavındaki puan ortalamaları ( akademik yetenek düzeyleri ) ile diploma notları düzeyleri birlikte dikkate alınarak değerlendirilmektedir.
Böylece Anadolu liseleri, fen liseleri gibi, öğrencileri bir sınavla seçilmiş olan okullardan mezun olanların ortaöğretim başarı puanları diğer okulların mezunlarınınkinden daha yüksek olarak değerlendirilmektedir.
ÖSYM’nin uyguladığı seçme sistemi adayların Tercih Bildirim Formunu doldururken, girmeyi en çok istediği programı en başa yazdıklarını varsaymaktadır.
Kişinin girmeyi en çok arzu ettiği program ise onun zihinsel, bedensel ve duyuşsal özelliklerine ve ekonomik olanaklarına en çok uyan program olmalıdır.
Daha önce de değinildiği gibi, bir kimse pek çok kişinin girmek istediği, popüler ve dolayısıyla taban puanı yüksek bir programa girip akademik yeteneğini kanıtlamayı en önemli hedef olarak benimser ve diğer özelliklerinin programa uygunluğunu dikkate almazsa programa girmeyi başarsa bile oradan mezun olmayı başaramayabilir.
Çok zeki fakat zevkine , rahatına düşkün bir genç, zekası sayesinde sınavı kazanabilir ama çalışma alışkanlığına sahip olmadığı için, kendisi gibi seçkin öğrencilerin bulunduğu ve başarının gayrete, disiplinli çalışmaya bağlı olduğu bir öğretim ortamına ayak uydurmakta çok zorluk çekebilir. Daha düşük puanla girilebilen bir başka program bu gencin yapısına daha uygun olabilir.
Ülkemizde mesleklerin toplumsal saygınlık düzeylerinin çok farklı oluşu gençlerin tercihlerini belirlemelerinde ve bunları sıralamalarında çok önemli rol oynamaktadır.
Sırf yeteneği kanıtlamak için yüksek puanla öğrenci alan programları tercih etmek ve bunlardan ön sıralardaki birine girebilmek için sınavda doğru yanıtlanması gereken soruların hesabını yapmak yeterli değildir.
Bu tür hedeflerine erişen nice öğrencinin, bir süre sonra, bulundukları durumdan hoşnut kalmadıkları, eğitimi yarım bırakarak ya da bitirdikten sonra yapılarına daha uygun alanlara geçtikleri gözlenmektedir. Sadece akademik konuları öğrenme gücünü kanıtlama ve meslek yolu ile saygınlık kazanma düşüncesi ile verilen kararlar hem kişinin mutsuz olmasına hem de aile ve ülke için ekonomik kayba yol açmaktadır.
Bu nedenle gençlerin tercihlerini kesinleştirmeden önce kendilerini çok iyi dinlemeleri, kişiliklerinin başka yönlerini de dikkatle ve ayrıntılı olarak değerlendirmeye çalışmaları uygun olur.

Kendini Tanıma

İnsan, her canlı gibi, yaşamı boyunca bir takım gelişim evrelerinden geçer. Kişilik gelişimi insanın toplumsallaşması, içinde yaşadığı toplumun beklentilerini yerine getirebilmesi için gerekli tutumları ve iletişim becerilerini kazanması sürecidir. Bu gelişim süreci zihinsel ve duygusal gelişim başlıkları altında bilimsel olarak incelenmektedir.
Yirminci asrın ortasından itibaren buna Mesleki Gelişim adı verilen bir boyut eklenmiştir. Mesleki gelişim bireyin giderek karmaşıklaşan çalışma yaşamında kendine uygun bir yer edinmesi ve o ortamda kendini gerçekleştirebilmesi için gerekli davranışları geliştirme süreci olarak tanımlanabilir.
Mesleki gelişim süreci okul öncesi dönemden başlayıp meslek ömrünün sonuna kadar devam eden bir süreçtir. Bu süreç boyunca bireyin şu istendik davranışları geliştirmesi beklenir:

1. Hangi işleri ne derece yapabildiğinin farkında olma; çeşitli konulardaki yeteneklerini doğru, gerçekçi ve ayrıntılı olarak değerlendirebilme ,
2. Bir eğitim ortamından, bir çalışma alanından, kısaca bir meslekten neler beklediğini açık ve net bir biçimde ifade edebilme ,
3. Mevcut seçenekleri inceleme, başka seçenekler olup olmadığını araştırma ,
4. Seçeneklerin her birini, istek ve beklentileri karşılama, var olan yeteneklerle ve ekonomik olanaklarla erişebilme olasılığı bakımından değerlendirme ,
5. İstekleri karşılama olasılığı en yüksek görünen ve erişme olasılığı olanlara yönelme kararını verebilme ,
İnsanın yaşamı boyunca yerine getirmesi gereken gelişim görevleri içinde en önemlisi ve en zor gerçekleştirilebileni ne istediği ve neleri ne ölçüde yapıp neleri yapamayacağı konusunda net ve kararlı bir benlik algısı geliştirmesidir.
Kendini bilmek her devirde ve kültürde olgunluğun birinci koşulu sayılmıştır. Meslek seçimi söz konusu olduğunda kişinin kendini bilmesi demek hangi çalışma alanının gerektirdiği görevleri yerine getirebileceği, ( yetenekleri ) nasıl bir çalışma ortamında ne gibi işleri yapmaktan hoşnut olacağı ( ilgileri ) ve mesleki etkinliklerden başka ne gibi yararlar beklediğini ( meslek değerlerini ) açık seçik olarak ifade edebilmesi demektir.
Bu ancak insanların çoğunun en erken orta yaşlarına doğru erişebilecekleri bir durumdur. Ne var ki insanlar henüz yeniyetmelik dönemlerinde iken yaşamlarının en önemli kararını verme sorunu ile karşılaşmaktadırlar.
Gençlerin kendilerini tanımalarını güçleştiren etmenleri şöyle belirleyebiliriz:

* Ergenlik döneminde insanların deneyimleri yetersizdir. Eğitim kurumlarımızın çoğunun kol çalışmaları, seçimlik dersler, öğrenci klüpleri, hobi geliştirici kurslar gibi, bireylerin yeteneklerini keşfetmelerini kolaylaştırıcı öğretim ortamları hazırlamada yeterli olduğu söylenemez. Okullarda fen ve matematik dışındaki konu alanlarında başarının fark edilerek ödüllendirilmesi de yaygın bir uygulama değildir.
Sınıfların kalabalık, öğretimin yarım gün yapıldığı okullarda öğretmenlerin öğrencilerini değişik yönleri ile tanıma olanakları çok azdır. Aşırı özellikleri nedeni ile göze batan öğrenciler dışında kalan geniş gruplar hakkında öğretmen kanaatleri genellikle bulanık olduğundan, bunların ifade edilmesi için oluşturulan gözlem formlarının da güvenilirliği düşüktür.
Sınavlardan alınan notlar öğrencinin başarısı hakkında kabaca bir fikir vermektedir ama onun çeşitli ders konularında akıl yürütme, analitik düşünme, yaratıcılık gibi özellikler yönünden ne düzeyde olduğu hakkında ayrıntılı fikir vermekten uzaktır.
* Ergenlik kimliği oluşturma dönemidir. O zamana kadar geçirdiği deneyimler sonucu kendisi hakkında edindiği bir takım yargıları değerlendirme, bunları bütünleştirme, kendisinin kim olduğunu tanımlama çabasındadır. Bu dönemde bir çok gencin ilgileri kararsız, meslek emelleri gerçeklerden oldukça uzaktır. Ergenlerin derdi yetişkin dünyasında iyi bir yer edinmek, kendini çevresine kanıtlamaktır.
Bu nedenle çevre tarafından istendik özellikler yönünden güçlü oldukları izlenimi uyandırmaya çabalamakta, çevrenin önemsemediği özelliklerini fark edip değerlendirememektedir. Bu durum özellikle aşırı istekçi ve otoriter ailelerin çocuklarında daha çarpıcı biçimde görülmektedir.
Çevresini, özellikle ana babasını hoşnut etme çabasında olan genç zayıf yönlerini yadsıma, eğilimlerini bastırma, gerçek özüne uygun bir kimlik yerine ana babasının hoşuna gidecek bir kimlik geliştirme zorunluluğunu duymaktadır.
Özüne yabancı, başkalarının beğenisine aşırı derecede duyarlı gençler ilgi ve yeteneklerine uygun olmayan, erişmesi olanaksız eğitim ve meslek hedeflerine yönelmekte, emelleri gerçekleşmeyince çöküntü yaşamaktadırlar.
Seçenekleri Araştırma

Sağlıklı bir meslek kararı verebilmenin diğer bir koşulu seçenekler konusunda bilgi sahibi olmaktır. Oysa gençlerin eğitim ve meslek seçenekleri hakkında bilgilerinin yetersiz ve çok kere de yanlış olduğu gözlenmektedir. Gözlemler ve araştırmalar üniversiteye gelen öğrencilerin ilk aylarda yarıdan fazlasının bulundukları bölümden memnun olmadıklarını göstermektedir.
Bunların bir kısmı, hakkında bilgi sahibi olmadıkları bölümleri tercih etmek zorunda kaldıklarını, bir kısmı ise isteyerek geldikleri bölümde aradıklarını bulamadıklarını ifade etmekte ve bir sonraki yıl alan değiştirme planları yapmaktadırlar. Neyse ki bunların önemli bir bölümü yıl sonuna doğru bulundukları alanın kendilerine uygun olduğunu fark edip ona bağlanmaya başlamaktadırlar. Eğitim sistemimiz öğrencilerin çoğunu ilköğretimin sonunda bir meslek eğitimi seçmeye bir kısmını ise bir yıl sonra alan seçmeye zorlamaktadır.
Bu yaştaki seçimlerin çoğu ana babaların yönlendirmesi ile gerçekleşmektedir. Onların da bir çok seçenekten habersiz olarak bu işlemi yürüttükleri gözlenmektedir. Oysa gençlerin, geleceklerini yakından ilgilendiren bir konuda karar vermeden önce, kendilerine açık olanakları araştırmaya girişmeleri, eğitim ve meslek seçenekleri hakkında bilgi edinme çabası göstermeleri gerekir. Gençlerin böyle bir girişimde bulunmalarını engelleyen bazı psikolojik ve toplumsal nedenler vardır. Bunları şöyle özetleyebiliriz:

* Gencin çevresi çok dar, bilgi edinme olanakları çok kısıtlı olabilir. Bu durum özellikle kırsal kesimde yetişen gençler için geçerlidir. Bu çevrelerde polislik, öğretmenlik, hemşirelik dışındaki meslekler için uygun örnekler de olmadığından gençlerin seçenekleri bu ve benzeri birkaç meslek alanı ile sınırlı kalabilmektedir. Bilgi kaynaklarından haberli olamama ya da onlara ulaşma zorluğu yüzünden insanlar yetersiz bilgi ile karar verme durumunda kalmaktadırlar.
* Bilgi edinmeyi engelleyen diğer bir neden kişinin korkularıdır. Seçeneklerin çokluğu kendine güvensiz kişiyi şaşkına çevirebilmekte, kafasını karıştırabilmektedir. Böyle bir kişi değişik durumlara uyum yapabilmek için esnek düşünebilme gücünden yoksundur. Yeni bir seçenek daha önce verilmiş bir karardan vazgeçmeyi gerektirebilir. Bu da yeni bir belirsizlik durumu demektir. Oysa güvensiz kişiler ancak net ve kesin durumlarda rahat edebilirler. Böyle bir kişilik yapısına sahip bireyler ne kendilerine ne de olanaklara ilişkin gerçekleri aramaya girişirler.
* Kendine güvenen kişiler ise araştırmanın getireceği yeni bilgilerin gelişimlerine olumlu katkıları olacağına inanır ve bu yolda girişimlerde bulunurlar. Bunların en önemlisini, yukarıda da değinildiği gibi, kendini tanıma konusunda gösterilen çabalar oluşturur. Kendini tanıyan, olanaklarının sınırlarını ve gerçek isteğinin ne olduğunu bilen bir genç, önündeki seçenekleri bu ölçütler açısından değerlendirir, hatta başka seçenekler olup olmadığını araştırır. Buna karşılık, kendine ilişkin bazı gerçeklerle yüz yüze gelmekten kaçınan, kendinde çok üstün. nitelikler gördüğü için üst düzey hedeflere yönelen kişi ise, kurduğu hayali düzenin bozulacağı korkusu ile, değişik seçenekleri araştırmaktan kaçınır, önerilen seçenekleri de mantık dışı bahanelerle reddeder. Şu halde diyebiliriz ki, kendini araştırma ile seçenekleri araştırma eğilimi, kişinin doğası ile barışık olmasından kaynaklanan, yeni uyarıcılara açık olma eğiliminin görünümüdür.





Kaynak : Prof. Dr.Yıldız Kuzgun / ÖSYM


Kategoriler

- Başarı - Eğitim - Kişisel Gelişim - Hedef - Ticaret - Muhammed Bozdağ - İletişim - Nasihatler - Kariyer - Dua - Para - istemek - çalışmak - İslam - Abdülhamid Han - iş hayatı - Haber - Ekonomi - Osmanlı Sultanları - Rizik - Karar - Meslek - Osmanlı - Zaman Yönetimi - şükür - Motivasyon - Liderlik - Hedef Belirlemek - II. Abdülhamid Han - alışveriş - Para Kazanmak - istek - Arastirma - Osmanlı Devleti - yaşam - çalışmanın hedefi - Kriz - Hikayeler - Sorumluluk - İşsizlik - özgüven - Dünya Hayatı - Zaman - Nimete şükretmek - İslami ölçüler - içtenlik - duanın kabulü - İmaj - Modelleme - Helal Kazanç

MollaCami.Com